Arabamızın
motoru arabayı yürütecek gücü sağlarken bir yandan da ısı üretir.
Motor bloğu içinde devamlı dolaşan su ile motor soğutulur. Motordan aldığı ısı ile ısınan bu
su da radyatörde havanın yardımıyla soğutulur.
Kapalı bir
çevrimde ve ideal ısı dengelerinde devamlı oluşan bu olayın farkına biz
ancak, herhangi bir arıza durumunda soğutma olayı yetersiz kaldığında,
radyatörden buharlar çıktığında, yani bilinen tabiri ile arabamız hararet
yaptığında varırız.
Kışın soğuk aylarında,
hava sıcaklığı sıfırın altına düşünce, arabamız kapı önünde
hareketsiz halde iken bu soğutma suyu da her su gibi donabilir. Donunca genişler ve yaptığı basınçla
motor bloğunu çatlatabilir. Bu olayı önlemek için suyun içine, sıfırın çok
altındaki derecelerde bile donmasına mani
olacak 'antifiriz' dediğimiz sıvı ilave edilir.
Antifriz, 0 derece ve altında radyatör suyuna katılarak suyun donmasını önleyen kimyasal maddedir, daha çok otomobil motorlarında kullanılır.
Motorun soğutma suyunun içine ne oranda antifiriz konulacağını, o bölgede olabilecek en düşük hava sıcaklığı belirler. O zaman şöyle düşünülebilir. Tam emniyetli olması bakımından, soğutma suyunun yerine niçin tamamen antifiriz doldurmuyoruz? Antifiriz oranı yüzde yüzü bulunca sıcaklık ne kadar düşerse düşsün maksimum korunma sağlanmış olmaz mı?
Antifriz, 0 derece ve altında radyatör suyuna katılarak suyun donmasını önleyen kimyasal maddedir, daha çok otomobil motorlarında kullanılır.
Bir
alkol türevi olan etilen glikol (etandiol) iyi bir antifrizdir.
Antifriz
radyatörü ve soğutma sistemini pas ve korozyondan korumak amacıyla da
kullanılmaktadır. Donma noktası antifriz türüne göre değişir ve suyun donma
noktasından daha düşük bir sıcaklıkta donar, su ile karıştırıldığında daha
düşük donma sıcaklıkları sağlar. Bu nedenle doğru miktarda su ile
karıştırılması önemlidir. Su oranı %70'i aşarsa donma %30'un altına düşmekte ve
hararet tehlikesi baş göstermektedir. Antifirizin ısıyı taşıma özelliği suya
izafi olarak daha az olduğundan düşük ağırlığın önem arz ettiği uygulamalarda
daha da az kullanılır.
Türkiye
iklim koşullarında maksimum koruma için % 33 ila % 50 arasında antifriz
kullanımı tavsiye edilmektedir. Karışım yaparken sert sulardan kaçınılması
gerekmektedir. Çünkü sert sular antifrizin içindeki koruyucu katıkların
etkisini azaltmaktadır. Bu nedenle musluk suyu yerine yumuşatılmış ve distile
edilmiş su kullanılmalıdır. "Antifriz eklenmesi veya değiştirilmesine
bomometre ile ölçüm yapıldıktan sonra karar verilmelidir Bomometre cihazı,
sadece karışımdaki etilen glikol miktarını ölçmektedir ve formülündeki
koruyucuların durumu hakkında bilgi vermemektedir. Dolayısıyla bomometre,
antifrizin soğutma sistemini koruma gücünü ölçememektedir. Bütün antifrizler
birbirlerinin aynısı değildir çünkü, piyasadaki antifriz ürünleri arasında
büyük oranda kalite farkı vardır. İyi bir antifriz hem suyun donma derecesini
düşürmeli hem de kaynama derecesini yükseltmelidir.OAT (organik asit
teknolojisi) ile üretilen antifrizler içeriğindeki katıkların kimyasal
özellikleri sayesinde hem daha uzun ömürlüdürler hem de aşınmaya karşı daha iyi
koruma sağlarlar. Genel maksatlı antifrizler normalde yılda bir defa suyun
donma noktası için derecesi ölçülmelidir. Gelişmiş antifrizler ise daha uzun
ömürlü olduklarından 3 yıla kadar kullanılabilmektedir
Motorun soğutma suyunun içine ne oranda antifiriz konulacağını, o bölgede olabilecek en düşük hava sıcaklığı belirler. O zaman şöyle düşünülebilir. Tam emniyetli olması bakımından, soğutma suyunun yerine niçin tamamen antifiriz doldurmuyoruz? Antifiriz oranı yüzde yüzü bulunca sıcaklık ne kadar düşerse düşsün maksimum korunma sağlanmış olmaz mı?
Hayır,
olmuyor. Mantıken ters gelebilir ama belirli orandan fazla
konulan antifiriz bu sefer de tamamen ters tepki veriyor. Suya yüzde 50 oranında katılmış antifiriz -37 derecede donarken, antifirizin
kendisi yani saf antifiriz -12 derecede donuyor.
Suyla karışabilen her şey onun sıfır derece olan donma noktasını düşürür. Yani donma derecesini düşürmek
için suya toz şeker, şurup hatta aküdeki asit bile konulabilir. Hepsi de bir dereceye
kadar aynı işlevi görür ancak hiçbiri diğer
tehlikeli yan etkileri bakımından tavsiye edilmez.
İlk otomobillerde şeker ve balın antifiriz olarak kullanılmaları denendi,
sonraları ise alkolde karar kılındı. Ancak
bu sefer de alkolün kaynama noktası düşük olduğundan motor sıcakken
sorun çıkardı. O halde ideal antifirizin
donmayı önlemesi ama aynı zamanda da suyun kaynamasına
sebep olmaması gerekiyordu. Günümüzde bu amaçla 'etilen glikol'
denilen renksiz kimyasal bir sıvı kullanılıyor.
Suyun içine katılan
kimyasalların donmayı önleme özelliği, suyun ve buzun moleküler
yapıları ve antifirizin bu yapılara olan etkisinden ileri
geliyor. Bilindiği gibi tüm sıvılarda olduğu gibi suda da moleküller serbest ve düzensiz
halde, katılarda (buzda) ise sabit ve düzgün bir yapıdadırlar.
Su donarken önce moleküllerinin hareketleri yavaşlar sonra da düzgün ve sabit bir pozisyona gelirler
yani kristalleşirler. İşte antifirizin buradaki rolü. moleküllerinin su molekülleri ile
birleşerek onların buz kristalleri oluşturmalarına mani olmaktır.
Peki öyleyse ortada su yokken antifiriz kendi kendine niçin daha
çabuk donuyor? Çünkü suya katıldığında
antifirizin su moleküllerine yaptığını su da antifiriz moleküllerine
yapar. Donmayı önlemek daha doğrusu geciktirmek iki taraflı çalışır, su da antifirizin donma
derecesini düşürür. Sonuç olarak arabanın soğutma suyuna önerilenden fazla antifiriz konmasının hiçbir faydası yoktur aksine zararı vardır.
0 yorum:
Yorum Gönder