Türkiye tarım, orman, dağ, step, sulak alan,
kıyı ve deniz ekosistemlerine ve bu ekosistemlerin farklı formlarına ve farklı
kombinasyonlarına sahiptir.
Bu ekosistem ve habitat çeşitliliği
beraberinde önemli bir tür çeşitliliğini getirmiştir. Ilıman kuşakta bulunan
ülkelerin biyolojik çeşitliliği bakımından karşılaştırıldığında, hayvan (fauna)
biyolojik çeşitliliğinin ülkemizde oldukça yüksek olduğu göze çarpmaktadır.
Veri eksikliğine rağmen tanımlanan canlı türleri içinde en büyük rakamı
omurgasızlar grubu oluşturmaktadır. Omurgasız hayvan türü sayısı yaklaşık
19.000’dir ve bunlardan yaklaşık 4.000 tür/alttür endemiktir. Bugüne kadar
belirlenen toplam omurgalı hayvan türü sayısı 1.500’e yakındır. Omurgalılardan,
70’i balık türü olmak üzere 100’ün üzerinde tür endemiktir. Türkiye’nin dünyanın
iki büyük kuş göç yolu üzerinde olması, kuşların beslenme ve üreme alanı olarak
önemini artırmaktadır.
Türkiye’nin, bitki (flora) türleri bakımından
sahip olduğu zenginliği anlamak için, Avrupa kıtası ile karşılaştırmak yeterli
olacaktır. Tüm Avrupa kıtasında 12.500 açık ve kapalı tohumlu bitki türü
varken, sadece Anadolu’da bu sayıya yakın (yaklaşık 11.000) tür olduğu
bilinmektedir.
Türkiye’nin genetik çeşitliliği özellikle
bitki genetik kaynakları ile önem kazanmaktadır. Çünkü Türkiye, Akdeniz ve
Yakın Doğu Gen Merkezinin kesiştiği noktada yer almaktadır. Bu iki bölge
tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkışında çok önemli bir role
sahiptirler. Ülkemizde 100’den fazla türün geniş değişim gösterdiği ve çok
sayıda önemli kültür bitkisi ve tıbbi bitkiler gibi ekonomik açıdan önemli
diğer bitki türlerinin menşe’ya da çeşitlilik merkezi olan 5 mikro-gen merkezi
bulunmaktadır. Bu merkezler, Dünya’da kültüre alınan çok sayıda bitki türünün
tarımının gelecekteki sürdürülebilirliği için çok önemli genetik kaynaklar
sunmaktadır. Hayvan genetik kaynakları açısından ise, konumu nedeniyle birçok
yerli hayvan ırkının Anadolu’da yetiştirildiği ve buradan dünyanın öteki
bölgelerine yayıldığı kabul edilir.
Biyolojik çeşitliliğin korunmasında önemli bir
husus da “sürdürülebilir kullanım” prensiplerinin sektörel uygulamalara
yerleştirilmesidir. Sürdürülebilir kullanım, doğal kaynakların kendini
yenileme-idame ettirme kapasitesi dikkate alınarak, kullanma-koruma dengesinin
kurulmasıdır. Böylece hem biyolojik çeşitlilikten optimum fayda sağlanabilir,
hem de bu çeşitliliğin devamlılığı garanti altına alınmış olur.
Avrupa kıtasının
tümünde bitki türlerinin sayısı 12.000 kadar olmasına karşı, bugün Türkiye'de
tespit edilen bitki türü sayısı hemen hemen bu sayıya ulaşmaktadır. Bunun 3.000
civarındaki kısmı sadece Türkiye’ye özgü endemik türlerdir. Avrupa faunasını ve
hayvan varlığını oluşturan türlerin sayısı 60.000’e yaklaşırken, ülkemizde
80.000’e yaklaşmaktadır.
Türkiye'de 120
civarında memeli, 400 civarında kuş, 130 civarında sürüngen, 300 civarında
balık türü bulunmaktadır. Bunlardan 15 memeli 46 kuş, 18 sürüngen, 5 kurbağa
türü yok olma tehlikesi altındadır. Ülkemizin toplam sulak alanı, 1 milyon
hektar alanı aşmaktadır. Yaklaşık 250 üzerinde sulak alan mevcuttur. Bu doğal
zenginliklerimizin ve canlı kaynaklarımızın korunması gerekmektedir. Bu amaçla
ülkemiz, çeşitli uluslararası sözleşmelere taraf olmuş, taraf olma çalışmaları
devam etmektedir. Ekosistemde meydana gelen bozulma ve tahribatın sonucunda bir
çok hayvanın nesli tehlikeye düşmüş ve nesilleri yok olmuştur.
Uluslararası
düzeyde Türkiye “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesini” imzalayarak taraf olmuştur.
Ulusal düzeyde ise bitki genetik kaynakları yasal koruma altındadır. ”Bitki
Genetik Kaynaklarının Toplanması, Muhafazası ve Kullanılması Yönetmeliği”
1992’den bu yana yürürlüktedir.
Bitki
genetik kaynakları ile ilgili her türlü materyal değişimi konusunda Tarımsal
Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM)e bağlı Ege Tarımsal
Araştırma Enstitüsü yetkilidir.
Dokümantasyon
çalışmaları, proje kapsamında Türkiye’de yürütülen genetik kaynaklar araştırma
program ve projelerinden elde edilen bilgilerin, kurulan enformasyon sistemi
içerisinde gerçekleşmektedir. Bu sistem içerisinde veri tabanı oluşturma,
kataloglama, haritalama çalışmaları gerçekleşmektedir. Yeni başlatılan bir
uygulama ile mevcut herbaryum verilerinin dijital ortama aktarma çalışmaları
başlamış ve TAGEM web sayfası üzerinden ulaşılabilir hale getirilmiştir.
Türkiye her
biri kendine özgü türlere ve doğal ekosistemlere sahip üç fitocoğrafik bölgeye
sahiptir. Bunlar; Avrupa-Sibirya, İran-Turan ve Akdeniz’dir. Anadolu coğrafyası ve iklimindeki çeşitlilik
türler açısından birçok mikro gen merkezi oluşması ile sonuçlanmıştır.
Mikrogen
merkezlerinde buğday, arpa, nohut, mercimek gibi Anadolu’nun birinci derecede
gen merkezi olan türler olduğu gibi asıl gen merkezi Orta Asya olan ancak
zamanla Anadolu’da da oldukça çeşitlenip zenginleşerek ikinci derecede gen
merkezlerinin oluştuğu elma, armut, vişne, kira, kavun, karpuz gibi türler de
mevcuttur.
Türkiye’deki mikrogen merkezleri ve yaygın türler
(Şehirali vd. 2005).
Mikrogen merkezi
|
Yaygın Türler
|
Trakya-Ege
|
Ekmeklik buğday, makarnalık buğday,
turnagagası buğday,
topbaş buğdayı, kaplıca buğdayı, kavuzlu
buğday, kaba tahıl, kavun, mercimek, nohut, adi fiğ, lüpenler, üçgüller.
|
Güney- Doğu Anadolu
|
Kaplıca, gernik, makarnalık buğday, sakız
kabağı, karpuz, kavun, salatalık, asma, fasulye, mercimek, nohut, bakla, yem
bitkileri.
|
Samsun -Tokat- Amasya
|
Amasya meyve cins ve türleri, fasulye,
mercimek, bakla, baklagil yem bitkileri.
|
Kayseri ve Civarı
|
Elma, badem, armut, meyve türleri, asma,
mercimek, nohut, yonca, korunga.
|
Ağrı ve Civarı
|
Elma, kayısı, vişne, kiraz, kavun, baklagil
yem bitkileri.
|
Endemik türler açısından en zengin bölge
Akdeniz bölgesi ve bunu sırası ile Doğu ve İç Anadolu, Karadeniz, Ege, Marmara
ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri takip etmektedir
Türkiye florasındaki endemik türlerin bölgeler üzerinden
dağılımı (Eken vd., 2006).
Bölgeler
|
Endemik
sayısı
|
Akdeniz bölgesi
|
862
|
Ege bölgesi
|
171
|
Doğu Anadolu Bölgesi
|
471
|
Marmara bölgesi
|
102
|
İç Anadolu Bölgesi
|
335
|
Güneydoğu Anadolu Bölgesi
|
64
|
Karadeniz Bölgesi
|
277
|
Toplam
|
2.282*
|
* Geri kalan endemik türler ise birden fazla coğrafi
bölgede yayılış göstermektedir.
Kamu
tarafından Türkiye’de son otuz yıl içinde yerel ve ithal soyların kullanımıyla
geliştirilen ve kaydedilen toplam tahıl çeşidi sayısı 333’dür ve bunun 150’si
buğday, 28’i mısır, 35’i mısır hattı, 50’si arpa, 44’ü pirinç, 16’sı süpürge
darısı, 8’i yulaf ve 1’i de çavdar çeşididir. Ulusal Tohum Programı sürekli
olarak yeni varyeteler yetiştirmekte ve böylece tarımı yapılan tür sayısı
giderek artarken, küçük kızıl buğday (Triticum
monococcum), Çift taneli buğday (Triticum
dicoccum), acı burçak ve acı bakla gibi tarla bitkileri günümüzde eskisi
kadar kullanılmamaktadır. Bu yüzden, bu türler kaybolmaya başlamışlardır.
TAGEM
bünyesinde Bitki Genetik Kaynakları ile ilgili Kurulmuş ve Kurulma Aşamasındaki
Ar-Ge Merkezleri şunlardır:
- Ulusal Gen Bankası; Ege Tarımsal
Araştırma Enstitüsü. Menemen İzmir.
- Türkiye Tohum Gen Bankası; Tarla
Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Ankara.
- Arazi Gen Bankaları; 17 adet.
- Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Merkezi;
Antalya Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü.
- Bitkisel Biyoteknoloji Merkezi: Ankara
Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü.
- Türkiye Geofitleri Bahçesi; Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü.
- Türkiye Milli Botanik Bahçesi; Ankara.
- Bitkisel Doku Kültürü Merkezi: Ege
Tarımsal Araştırma Enstitüsü.
- Dünya Zeytin Koleksiyonu Bahçesi;
Bornova Zeytincilik Araştırma İstasyonu.
0 yorum:
Yorum Gönder